26 Aralık 2018 Çarşamba

KURAN MALİ NEDİR ?


Kur’an tercümesi okuyan, murâd-ı ilahiyi yani Allahü teâlânın murâdının ne olduğunu öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre yaptığı açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yazdığı tercümeyi okuyan da, Allahü teâlânın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin, anladım sanarak, kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir.

Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mânâ veremez. Okuyanları, bunları yazanların düşüncelerine ve maksatlarına esir edip, dinden ayrılmalarına sebep olur.

Kur’an-ı kerimi ve hadis-i şerifi yanlış anlamak, insanın imanını giderir. Rastgele yazılmış olan, meal denilen tercümeleri okuyan ve İslamiyet’in temel bilgilerine vâkıf olmayan zihinlerde, birtakım şüpheler, itirazlar hâsıl olmaktadır. Birkaç örnek verelim:
1- Bir kadın, meal okuyunca, (Kur’anda kadınların örtünmesi emri yazılı olmadığı için, örtünmekten vazgeçtim) diyerek, başını açmıştır. Bu kadının Kur’an diye bahsettiği, yanlış bir tercümedir. (Kur’an-ı kerimde kadınların örtünmesi emredilmiyor) demek, Kur’an-ı kerime iftira olur. Bir âyet-i kerime meali:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini[saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Parantez içindekiler, Resulullah'ın ve onun vârisi olan âlimlerin açıklamasıdır.)

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
(Kadının yüz ve iki eli hariç bütün bedeni avrettir.) [Ebu Davud]

Demek ki, açıklamasız, Kur’an-ı kerimi doğru anlamak mümkün değildir.

2- Bir genç, (Namazda okunan surelerin tercümelerine baktım, namazla hiç ilgisi yok, başka şeylerden bahsediyor. Ben de bunları bırakıp Türkçe dua okumaya başladım) demişti.

Böyle sözler, ibadetlerin ne demek olduğunu anlamamış olmayı gösterir; çünkü namazı, insanın kendisi tertip etmemiştir. Namazın ve bütün ibadetlerin nasıl yapılacağını, yaparken neler okunacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirmiştir. Peygamber efendimiz de, bunları, Eshabına bildirmiş ve kendi de yapmıştır. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan görerek ve işiterek anlamışlar ve kitaplarına yazmışlardır. Bu derin âlimler bildiriyor ki, namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması lazımdır. Vazife, ancak böylece yapılmış olur. (F. Bilgiler)

3- 
Ölmüşleri için Yasin-i şerif okuyan bir genç, (Yasin’in tercümesini okuduktan sonra, bundan vazgeçtim. Çünkü Yasin suresinin ölülerle duayla bir ilgisi yok, tarihi olaylardan, kıyamette olacak şeylerden bahsediyor) demiş ve bundan sonra namazı da bırakmıştır.

Bu kimse, Kur’an tercümesi yerine İslam âlimlerinin kitaplarını okumuş olsaydı, Kur’an-ı kerimin her harfinin şifa ve dertlere deva olduğunu, bunu okumakla hâsıl olan sevabın ölülere ne kadar faydalı olacağını bilir, tarihi olaylardan bahsediyor demezdi.

Sual: Bir Müslümanı öldüren ebediyen Cehennemde kalacak diye biliyorum, bunu da mealden öğrenmiştim. En büyük günahın şirk olduğu, Allah’ın bunu asla affetmeyeceği, bunun dışındaki günahları isterse affedeceği de mealde yazıyor. Ben de bir Müslümanın ölümüne sebep olmuştum, şimdi ne yapayım? 
CEVAP Adam öldüren kâfir olmaz. Bir Müslümanı (niye Müslüman oldun) diye öldürmek küfürdür. Yoksa alacak davası yüzünden veya başka bir sebeple mesela parasını almak için öldürmek küfür olmaz. Hiçbir günah küfür yani kâfirlik değildir. 

Müslüman olduğu için bile öldürülse, pişman olunca Allah bütün günahları affeder. En azılı kâfiri bile affeder, hatta bütün günahlarını sevaba çevirir. Kâfirliği de affeder, şirki de affeder, yeter ki tevbe edilsin. Tevbe edince anadan doğduğu gibi temiz Müslüman olur. Affetmem demek, ahirette kâfir olarak müşrik olarak öleni affetmem demektir. Yani kâfirler ahirette affa uğramayacaktır. 

Din meallerden öğrenilmez, bu yanlış bilgiler meal okumaktan ileri geliyor. Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de bütün soruların cevabı vardır. Dini bilmeyenin dini yoktur buyuruluyor, ilmihal okuyup dinimizi öğrenmek gerekir. www.hakikatkitabevi.com adresinden de okunabilir ve temin edilebilir. 

Kafayı üşütmek üzere
Sual:
 Elimde bir Kur’an meali var. Onu okuyorum. Kafayı üşütmek üzereyim. Fâsık, kâfir mi demek? Fâsık, tevbe ile fâsıklıktan kurtulamaz mı?
CEVAPFâsık, kâfir demek değildir. Kur'an mealleriyle dini doğru öğrenmeniz mümkün olmaz. Birçok kelime, her ilimde, ayrı manada kullanılır. Mesela, zalim kelimesi tefsir ilminde, kâfir demektir. Fıkıh ilminde, başkasının hakkına saldıran kimse denir. O halde, bir ilme ait bir kitabı okuyup anlayabilmek için, önce kelimelerin bu ilimdeki özel manalarını bilmek gerekir. İşte, birkaç sene Arapça öğrenenlerin ve eline bir cep lügati alıp da, Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri tercümeye kalkışan türedilerin, para kazanmak için yaptıkları tercüme ve tefsirler, bozuk ve zararlı olmaktadır. 

Tevbe edip bir daha günah işlemeyen hemen fâsıklıktan kurtulur. Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de her çeşit günahı işlese, hatta Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse, Allahü teâlâ yine affeder. 

Allah’ın dinine yardım
Sual:
 Bir Kur’an mealinde, Muhammed suresinin 7. âyetinde, (Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder) deniyor. Allah’a nasıl yardım edilir ki?
CEVAPAynı anlamda birkaç âyet-i kerime daha vardır:
(Allah, kendisine yardım edenlere yardım eder. Elbette Allah, güçlüdür, galiptir.) [Hac 40]

(Allah’a ve Peygamberine yardım edenler...) 
[Haşr 8]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: 
(Allah’ın emrini aziz et, Allah da seni aziz etsin!) [Deylemi]

Kur'an tercümelerinden, meallerden, hadislerden din öğrenilmez. Yanlış anlamalara sebep olur. İslam âlimlerinin açıklaması ile birlikte okumalıdır. Fıkıh kitapları Kur'an-ı kerimin tefsirleridir. 

Allah’a yardım demek, Allah’ın dinine yardım demektir. Yani İslamiyet’e hizmet demektir. İslamiyet’e hizmet ise, Allahü teâlânın, Resulünün ve âlimlerin bildirdiği şekilde yapılırsa hizmet olur. Kendi anlayışına göre yapılırsa, ekseriya fitne olur.

Kur'an tercümesi denilen kitapların ne kadar zararlı oldukları buradan da anlaşılmaktadır. Kelam, fıkıh ve tasavvuf gibi lüzumlu bilgileri Kur'an tercümesi denilen kitaplardan öğrenmemiz mümkün değildir. Hatta muteber tefsirlerden bile anlamamız mümkün olmaz. Lüzumlu bilgileri ilmihalden öğrenmemiz gerekir.

Şeytanın da elçileri vardır
Sual:
 Bazı kimseler, kendilerine vahy geldiğini söylüyor. (Karıncaya, kargaya vahy geliyor da, bize niye gelmesin) diyorlar. Bir kısmı da, (Nebi gelmez ama Resul gelir, biz resulüz) diyorlar.
CEVAPVahy, haber demektir. Deyim olarak da, Allahü teâlânın Cebrail aleyhisselam vasıtası ile Peygamberlerine gönderdiği haber demektir. 

Vahy, Peygamber efendimizin vefatı ile kesilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri (Peygamberlik sona ermiş ve vahy kesilmiş, sona ermiş ve din kemal bulmuş ve nimet tamam olmuştur) buyuruyor.

Kısas-ı enbiya kitabının 410. sayfasında diyor ki: 
Resulullah hayatta iken, vahy geliyor ve ümmete tebliğ olunuyor idi. Ondan sonra artık vahy kesildi, hiç kimseye vahy gelmek ihtimali kalmadı.

Vahy, iki türlüdür: 
1- Vahy-i metlu 
2- Vahy-i gayri metlu

Cebrail aleyhisselam, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirerek Peygambere okur. Bu vahyin kelimeleri de, manaları da Allah’tan gelmiştir. Kur'an-ı kerim, vahy-i metludür. 

Vahy-i gayri metlu, Allahü teâlâ tarafından Peygamberin kalbine bildirilir. Peygamber; bu vahyi, kendi bulduğu kelimelerle yanındakilere söyler. Bu sözlere, Hadis-i kudsi denir.

Vahy, yalnız Peygamberlerin kalblerine gelir. Evliyaya da gelmez. Meleklerin getirdikleri düşüncelere İlham denir. İlham Peygamberlerin ve salih Müslümanların kalblerine gelir.

Allahü teâlâ, her hayvana bir şeyler öğretmiştir. Anne kuşlar, yavrularının acıktıklarını bilir, onlara yiyecek getirir. Bunu nereden biliyor? Allahü teâlâ öğretti tâbii. Memeli hayvanlar da yavrularını emzirir. İpek böceği dut yaprağından ipek yapar. Kanguru tehlike anında yavrularını torbasına koyarak kaçar. 

Bunları onlara kim öğretti, elbette Allahü teâlâ öğretti. Yani her hayvana her insana bir şeyler öğretti. Bunun Peygamberlere gelen vahy ile bir ilgisi yoktur. Bunlar için ilham olundu demek daha uygundur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbin bal arısına, “Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü” diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.) [Nahl 68-69]

Meallerde, tefsirlerde, (Allah arıya ilham etti, öğretti) ifadeleri geçiyor. Hiçbir âlim, (Arıya vahy geliyor, arı peygamberdir) dememiştir.

Kur’an-ı kerimde karga ile ilgili âyet-i kerime şu mealdedir:
(Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona (Kabil’e) yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Kabil ise), “Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım” dedi ve ettiğine pişman oldu.) [Maide 31]

Kargaya bunu öğreten Allahü teâlâ, arıya da, diğer hayvanlara da çok şey öğretmiştir. (Vahy kesilmedi, kargaya da arıya da vahy geliyor, bana da vahy geliyor) demek çok yanlıştır. İnsanlara şeytandan vesvese gelir, melekten ilham gelir. Şeytandan gelen düşünceyi (Bana vahy geliyor) sanarak, “Ben Resulüm” diyen sapıklar çıkabilir. Şeytanın resullerine [elçilerine] itibar etmemelidir.

“De ki”
Sual:
 Zariyat suresi, 50. ayetinde, (Allah’a koşun [küfrü bırakıp iman edin]. Sizi, Ondan [Allah’ın azabından] korkutup uyarıyorum)deniyor. Burada, Peygamber efendimize hitaben, (De ki) ifadesi olması gerekmez miydi?
CEVAP
Kur’an-ı kerim Peygamber efendimize indi. Yani muhatabı Resulullah efendimizdir. “De ki” denmese de, ona inince, otomatikman, “böyle söyle” anlamı çıkar. İmam-ı Kurtubi hazretleri buyurdu ki:
Bu âyet-i kerimede, Allahü teâlâ, Resulullaha insanlara böyle demesini emretti. (Câmi’ul ahkâm)

1 yorum:

  1. güzel bilgi ancak yayın başlığını kur'an meali olarak yazınız.

    YanıtlaSil

Çok teşekkür ederiz 😁😁